Friday, July 20, 2012

TÜRK BAYRAKLI ADAMIN DİBİ MORRISSEY

Öncelikle biliyorum ve farkındayım fazlasıyla kolay bir başlık attım bu konsere, bu yazıya belki ama emin olun seyirciye oynayan bir seyirci için bence değdi doğrusu, detaylar aşağıda...

Morrissey Türkiye'ye ilk geldiğinde sene 2006 idi ve ben o dönemler bir The Smiths adamını kanlı canlı görebileceğim gerçeğini, Morrissey gibi bir adamın sesini canlı olarak kendi kulaklarımla işitebileceğimi düşündükçe heyecandan deli oluyordum. Konser başlamış ve bitmiş, gözlerimde terden koyulaşan bordomsu gömleği ile bir Morrissey görüntüsü kalmıştı. Parkorman semalarında uçan bir adet Morrissey gömleğini de es geçmemek gerek... (Yıllar sonra o gömleğin bir arkadaşım tarafından istop dercesine yakalandığını öğrendiğimde gurur duydum onu tanıdığıma ayrıca gerekli yerlerde bu kişiyi tanıyor olmanın havasını da attığımı itiraf etmeliyim.)

İlk konserden tam altı sene sonra, altı sene yaşlanmış ama bu altı sene boyunca tıpkı otuz senedir olduğu gibi sesi hiç değişmemiş bir Morrissey vardı karşımızda. İlk girişte açtığı Türk bayrağı ve davullara yapışık iki ay yıldız bir çok kişi gibi benim için de gereksiz bir seyirci avlama atraksiyonu olsa dahi onu izleyen herkes onu her haliyle seviyordu nasılsa. Zaten Morrissey de eminim ki kendini sevdirmek için fazladan çaba sarfetmesi gerekmediğini anlamıştır artık. Bu bayraklı giriş Morrissey'in seyirciyi avlama ihtiyacından çok bir jest ve sevgi gösterisi olarak da algılanabilir ayrıca, ne de olsa yılların kendi deyimiyle fazlasıyla duygusal Morrissey'i var karşımızda!

Bayrağı elinden bırakıp How Soon Is Now ile konser açılışını yapan Morrissey ardından eski yeni, kendi parçalarından, The Smiths döneminden pek çok parçayı sıraladı. Örnek mi; Last Night I Dreamt That Somebody Loved Me, You Have Killed Me, Meat Is Murder, I Know It's Over, Let Me Kiss You, Shoplifters Of The World Unit şu an ilk aklıma gelen şarkılar.

Harbiye Cemil Topuzlu'da hafif rüzgarlı bir perşembe gecesi gerçekleşen Morrissey konserinde akıllarda kalanlara gelirsek; Sahnede "Assad is Shit" yazan grubunun önünde parlayan Morrissey yine duygusal, yine içten ve bizlerden biriydi. Politika yer yerde aynıdır merak etmeyin anlamını çıkarttığım cümlesiyle içimize su serpme isteği ve "Gücü Halka Verin" mesajı son dönemlerde nefes almakta beni zorlayan gelişmelerin arasında bi nefes oldu, itiraf ediyorum. Sahne önünü dolduran seyirci ile Morrissey'in diyaloğu ise sadece benim değil, kendini es kaza o konserde bulmuş herkesin aklında kalmıştır bence. Dedim ya, samimi bir Morrissey vardı, diz çöküp seyirciyle el ele tutuşan, gerektiğinde eli seyircide sahneye yatan biri vardı karşımızda. İtiraf ediyorum sahneye atlama eylemini başarıyla gerçekleştiren ve bu uğurda Morrissey ve güvenlik görevlisinin yardımlarını da kabul eden o kız yerine Morrissey'e sarılan kişi ben olmak isterdim ama o sırada gerilerde yarı oturup yarı ayakta olan biteni izlemek ve eşlik etmekle meşguldüm.

Yarı oturup yarı ayakta olmamın sebebine gelirsek... Oturma düzenli Harbiye Açık Hava'da beni korkutan bu durum daha konser başlar başlamaz gerçek oldu ve kameramı yukarı hafif kaldırdığım bir anda (hala oturuyorum) arkamda oturan hanım kızımız omzumu tıktıklamak suretiyle elimi indirmemi rica etti. Korkularım gerçek olmuştu ama tepkimi gülerek verebildim o an şaşkınlıktan. Bu durumdan beni ise ayakta zıplayan bir çok Morrissey hayranı ile birlikte hemen önümde duran 50lerinde ve tüm şarkılara eşlik eden hayran amca kurtardı. Onlar önümde ayaktayken ben artık oturamazdım! Zaten sonra arkama dönüp baktığımda ayar ustası hanım kızımız da ayaktaydı artık.

İkinci Morrissey İstanbul konserinde yine semalarda dalgalanan terli Morrissey gömleği ve ilk sahneye atlayan bayan hayrandan sonra ikincisinin 6-7 yaşlarında bir kız çocuğu olması ve Morrissey'in iki dakikalığına bile olsa bu küçük kızı kucaklaması yine anmaya değer diye düşünüyorum... Sahnenin önünde dizilen gaza gelmiş seyirci grubuna Morrissey'in mikrofon uzatması ile de gençler Morrissey'e akıllarına gelen cümleyi ilettiler. Biri Morrissey bizi bu kadar duygusal yaptığın için teşekkürler mealinde bir cümle sarf ederken o mikrofondan yankılanan "Morrissey sen adamın dibisin!" cümlesi sanırım kendisi hariç herkesin gülmesine sebep oldu. İlk girdiğinde bayrakla seyirciye oynayan bir Morrissey'den sonra o dakikada artık bir de seyirciye oynayan bir seyirci vardı. O sahnenin önünde ancak kollarını görebildiğimiz ve bir ara seslerini duyabildiğimiz seyirci-hayranların ruh hali çok başka olsa gerek.


Saat on iki bile olmadan tek parçalık bis ile konseri bitirdi Morrissey belki ama benim aklımda kalan başka bir anım da o konserin en küçük seyircisi ile ilgiliydi. Biz birimiz hamile olduğundan dolayı üç buçuk kişilik bir grup halinde gittiğimiz bu konserden şu sonucu çıkardık, aramızdaki buçuk ya "Hey Morrissey, basların çok yüksek" diye isyan etti içerde ya da ayaklarıyla ritm tutarak parçalara eşlik etti rahat anne karnında. Bilemiyoruz. Fakat belki bir altı sene sonra tekrar gelirse eğer Morrissey İstanbul'a, kim bilir bu sefer o kucağa alınan ufak kız çocuğu dün karında ritm tutan bebek ile aynı kişi olur...

Son olarak bir itirafım daha var, sahnenin sağ tarafından konseri izlemiş olmamdan ötürü Meat Is Murder çalarken arkada ona eşlik eden videoyu izlemedim, izleyemedim. Bunun mutluluğunu yaşıyorum çünkü vejeteryan olmayan biri için o videodan sonra hala et yiyebiliyor olmak büyük bir başarı olsa gerek.